For an English version of this post, please click here.
Net sıfır meselesi başlıklı yazımızda, İklim Değişikliği Başkanlığı’nın kurulduğunu ve Başkanlığın yetki alanları arasında Türkiye’de emisyon ticareti sisteminin tesis edilmesi olduğunu belirtmiştik. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum COP26’da yaptığı konuşmada genel bir iklim kanununun hazırlanmakta olduğunu ve emisyon ticareti sisteminin altyapısının oluşturulduğunu belirtti. Böylelikle de Türkiye, sera gazı emisyonlarına yönelik fiyatlandırma mekanizması kuran birçok devletten biri olacak. O hâlde, emisyon ticareti sistemi nedir bir göz atalım.
Emisyon ticareti sistemi, iklim değişikliği ile mücadele amaçlı sera gazı emisyonunu azaltma faaliyetleri arasında piyasa bazlı bir yaklaşım olarak göze çarpıyor. Emisyon ticareti sisteminin nasıl çalıştığına bakacak olursak; sisteme dahil olan işletmelere, belirli periyotlarda kullanılmak üzere ücretsiz emisyon ‘hakkı’ tahsis edilebileceği gibi, açık artırma ile emisyon hakkı da satılabiliyor. Kendilerine tahsis edilen bu azami emisyon hakkından daha azına ihtiyaç duyan işletmeler, kalan bakiye emisyon haklarını kendilerine tahsis edilen emisyon hakkı yetersiz kalan işletmelere satabiliyor. Benzer şekilde, tahsis edilen emisyon hakkından fazlasına ihtiyaç duyan işletmeler, eksik kalan kısmı, daha az sera gazı emisyonunda bulunan işletmelerden satın alabiliyor. Böylelikle de, sera gazı emisyonları ticarete konu ediliyor ve sera gazı emisyonu yoğun işletmelerden, sera gazı emisyonu düşük işletmelere fon akışı sağlanarak yeşil dönüşüm teşvik edilmiş oluyor. Yine benzer şekilde, gelişmiş ülkelerde yer alan ve emisyon hakkına ihtiyaç duyan şirketler, Kyoto Protokolü ile getirilen Temiz Kalkınma Mekanizması (Clean Development Mechanism) kapsamında, gelişmekte olan ülkelerin yenilenebilir enerji gibi emisyon azaltıcı faaliyetlerden elde ettiği sera gazı kredilerini de satın alabiliyor. Böylelikle de, gelişmiş ülkelerden, gelişmekte olan ülkelere yönelik bir iklim finansmanı sağlanmış oluyor.
Sistemin can alıcı noktalarından birisi, işletmelere başta tahsis edilen emisyon hakkının düzenli olarak azaltılması. Emisyon hakkının düzenli olarak azaltılması ile işletmelerin yeşil dönüşümlerini sağlaması teşvik ediliyor. Gerçekten de, bir işletmenin sürekli aynı miktarlarda sera gazı emisyonunda bulunduğu varsayımında, düzenli olarak azaltılan tahsisatlar ile birlikte, işletmenin mevcut sera gazı tahsisatı yetersiz kalmaya başlıyor ve işletme emisyon hakkı satın almak zorunda kalıyor. Bunun sonucunda da artan maliyetlerle karşı karşıya kalan işletmeler, çevreci rakiplerine karşı rekabetçiliklerini yitireceklerinden, işletmeler için iktisadi anlamda en iyi çözüm, sera gazı emisyonlarını azaltarak azalan tahsisatlara uyum sağlamak oluyor.
Emisyon ticareti sistemini karbon vergisi gibi diğer emisyon azaltmaya yönelik mekanizmalardan farklı kılan husus ise ülke içerisindeki toplam sera gazı emisyonlarının takip edilebilmesi ve sınırlandırılması. Son olarak belirtelim ki, emisyon ticareti sisteminin sağlıklı bir biçimde işleyebilmesi için gerekli olan en önemli hususlardan biri, işletmeler tarafından gerçekleştirilen sera gazı emisyonlarının izlenmesi, raporlanması ve doğrulanması. Avrupa Birliği’nde mevcut emisyon ticareti sisteminde işletmeler, her takvim yılı sonunda sera gazı emisyonlarını Avrupa Birliği’ne raporlamak zorunda. Raporlamanın akabinde, emisyon miktarına ilişkin verilerin doğruluğu bağımsız kuruluşlar tarafından denetleniyor ve verileri doğrulanmayan işletmeler, verileri doğrulanana dek artırdıkları emisyon hakkını satamıyor.
Emisyon ticareti sisteminin, cap-and-trade ve baseline-and-credit olmak üzere iki farklı türü var. Bu yazımızda, cap-and-trade sisteminin özelliklerine yer verildiğini ve Avrupa Birliği’nde de cap-and trade-sisteminin tercih edildiğini belirtelim.