For an English version of this post, please click here.
Güney Kore’li ekonomist Ha-Joon Chang, Türkçe’ye “Kalkınma Reçetelerinin Gerçek Yüzü” ismiyle çevrilen “Kicking Away the Ladder: Development Strategy in Historical Perspective” adlı kitabında, Dünya Bankası, IMF gibi uluslararası organizasyonlar ile ana akım ekonomistlerin büyük çoğunluğunun üzerinde mutabık kaldığı, bu sayede de Washington Konsensüsü olarak adlandırılan, gelişmemiş ülkelerin kalkınmak için uygulamasının gerekli olduğu değerlendirilen politika setini eleştirir. Ha-Joon Chang’a göre, her ne kadar Washington Konsensüsü taraftarı ülkeler liberal bir dış ticaret ve yatırım politikası, fikri mülkiyet haklarının korunması ve şeffaf kurumsal yönetişim gibi prensiplerin kalkınma için ne denli önemli olduğunu vurgulasalar da, bu ülkeler, 19. yüzyılda tecrübe ettikleri kendi kalkınma süreçlerinde, şimdi üzerinde mutabık kaldıkları ilkelerin tam aksine, korumacı ticaret ve yatırım politikaları takip etmişler ve başka ülkelerin fikri mülkiyet haklarına çok da “hassasiyet” göstermemişlerdir.
Ha-Joon Chang, Alman ekonomist Friedrich List’in “Bir kimsenin, zirveye ulaştıktan sonra, başka kimseleri kendisinden sonra tırmanma imkanlarından mahrum bırakmak için, zirveye tırmanmak için kullandığı merdiveni tekmelemesi çok yaygın ve zekice bir hiledir.” sözünden aldığı ilhamla gelişmiş ülkelerin kendi kalkınma süreçlerinde kullandıkları “merdivenleri”, şimdilerde tekmelediklerini savunuyor.
Ha-Joon Chang’ın ekonomik kalkınmaya ilişkin bu değerlendirmeleri karbon politikalarında da karşılık buluyor. Sebebi Ben Miyim yazımızda da belirttiğimiz üzere, iklim değişikliğinin en büyük tetikleyicisi olan insan kaynaklı karbon emisyonlarının çok büyük bir kısmı, gelişmiş ülkeler kaynaklı. Gerçekten de, kalkınma ve karbon emisyonları arasında sıkı sıkıya bir korelasyon mevcut. Karbon emisyonları ile küresel ekonomik aktiviteyi gösteren grafikler art arda incelendiğinde görülüyor ki, toplam karbon emisyonlarının azalması, küresel ekonomide bir şeylerin ters gittiğini gösteriyor[1].
Karbon emisyonları ile kalkınma arasındaki bu ilişki, gelişmekte olan, ancak karbonsuzlaştırma politikaları da uygulamaları beklenen ülkelerde endişelere yol açıyor. Financial Times’da yer alan bir habere göre, Kenya, “Yoksul bir ülkenin fosil yakıtları yoğun bir şekilde kullanmadan yüksek bir yaşam standardına ulaşması mümkün müdür?” sorusunu soruyor[2]. Yine aynı habere göre[3], birçok Afrikalı lider, uzman ve enerji yöneticisi, Afrikalıların karbon emisyonlarını zaten hâlihazırda düşük seviyelerden kesmek şöyle dursun, topyekûn sıfır emisyona geçmeleri konusunda ısrar etmenin büyük bir ikiyüzlülük olduğunu savunuyor. Onlara göre, Afrika’nın karbon emisyonlarına son vermesini talep etmek, bütün bir kıtanın sonsuza kadar fakir kalmasını istemekle eşdeğer.
Özetle, iklim değişikliği ile mücadele adına takip edilen politikalara yönelik olarak, hiç kimsenin gelişmiş ülkelerin “merdiveni tekmelendiğini” hissetmemesi için gerekli adil geçiş mekanizmalarının tesis edilmesi, ortak geleceğimiz için çok önemli.
[1] https://time.com/6110774/carbon-emissions-economy/
[2] https://www.ft.com/content/1e8c12fe-4823-41a1-8069-b6150876427d
[3] https://www.ft.com/content/1e8c12fe-4823-41a1-8069-b6150876427d